Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Kasım 2011 Çarşamba

Başı Sonu Aynı

Bir şeyi ne kadar istediğine bağlıdır, kaderin. Bazen görülen rüyaların bizi yanıltmasını isteriz. Kaderimizle çelişir, rüyalara isyan ederiz. Anlam katan biri olsaydı farklı olurdu desek de karşımıza çıkan anlamlı olduğunu düşündüğümüz ilk kişiyi sevmek, onunla mutlu olmak isteriz hep. Her şey çok güzel giderken, sonu düşünmeye başlarız, anları yaşamaya çalışırken.. Çözemediğim şeyler var sen deyle başlasa da hikaye, gözlerindeki ışıktır sana umut veren. Yatağa mutlu girebiliyorsan eğer, aklınla kalbin aynı yoldadır, doğru yoldadır. Böyle düşünürsün, elinde olmaz. Elini tuttuğunda sanki hiç bırakmayacakmış gibi, kalbine dokunduğunda heyecanının sesi. Gözlerine baktığındaysa, kendini görmek gibidir aşk. Kadınlar detay sever ama aynı zamanda bir erkeği de detaylarla kendinize aşık edebilirsiniz. Önemsiz gibi gözüken şeyler anlamlarını sonradan alır çünkü. Aslında bir akordiyonun sesinde yüklüdür anlamlar; müzikle aşkın dansını yansıtırlar bize. Senin tüm engellemelerine rağmen, kalbin kendine dokunmasını ister ondan. Kalp akılda kalsa da, bir insana inanmak sevgiyle eş değerdedir ve sevgi ihtimaller olmadan inanmaktır. İki arada bir derede kalmak yerine, o derede boğulmayı tercih edersin. Aşk da gurur olmamalıdır ama yapamadıklarımız ile yapmadıklarımız arasındaki farka gurur denir.. Bazı şeylerin iyi ki olmadığını zaman anlatır insana diye avutursun kendini! Ama herkes bilir ki; ne istedigini bilmezsen, mutlu olamazsin.

9 Eylül 2011 Cuma

ANLAMLAR

Hayatımızdaki çoğu şeye anlamlar yükleriz hep. Biz büyürken o anlamlarda büyür, güzelleşirler. Aslında güzelleşmeye çalışırlar; çünkü bazı şeyler sadece fotoğraflarda anlamlı kalır. Yıllar sonra baktığımızda o fotoğraflaraysa, ancak öyle anlarız zamanında değer verdiğimiz insanların şimdilerde hayatımızdan çıkıp giden ve bir daha geri dönmeyenler arasında olduklarını. Bir insanın gülüşü aynıdır, anlamları farklı olsa da. Yapmacık gülüşleri bir kenara bırakırsak, doğal çekilen fotoğrafların çoğunda insanlar genelde hep aynı gülerler. O gülüşlerin anlamlarını bilmek içinse, o insanı uzun bir zaman aralığından beri tanımış olmanız gerekir derler. Ama bazı insanlar vardır; sizin bir bakışınızla ne demek istediğinizi, ne düşündüğünüzü, nerede olmak istediğinizi rahatça anlayabilirler. İşte bu insanların sizi ne kadar zamandır tanıdığı önemli değildir,çünkü hislerin birbirleriyle dans edişi anlamları ortaya çıkartır. Bazen anlam kargaşası yaşarız, acaba doğru anlamları mı yüklüyoruz diye ikilemde kalırız. Bunun nedeniyse kaybetme korkusudur ve bazılarımız bunu kendine bile itiraf edemez. Kaçarken arkasına baktıklarıyla yaşarlar hayatlarını. Geçmişte yarım kalan hikayelerini mutlu sonla bitirmek isterler, ama hep geri başa dönerler. Yanlış anlamlarında doğruyu ararlar inatla..

28 Haziran 2011 Salı

Sonu Belli Olsa da

Son bir senedir hissettiğim o berbat hisler bu gece tavan yaptı bir anda.Boğulmak üzereyim sanki, aklımın karışıklığında. Aslında havanın sıcaklığı değil beni terleten,başka bir şey bu.Dilim varmıyor yazmaya, cesaret edeniyorum sanırım. Ama korkmuyorum yenilmekten,kaybetmekten.. Hislerime fazla güvendiğimden kaynaklanıyor belkide bu durum. Adeta yokuş aşağı değil, tam tersine yürüyorum hayatı. Ellerimden kayıyor yavaşça,acıtırcasına. Yoruldum artık, çok yoruldum. Bazen vazgeçmek istiyorum her şeyden,herkesten. Ama yine başa dönüyorum, hikayenin en başına. Sonu belli olan hikayelerin, kaybeden bir kahramanı oluyorum hep. Dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyorum. Umutsuzluğu sevmem ben, hiçbir zamanda umutsuz olmam. Çünkü umut hep vardır, en azından hayalleri vardır. Her kaybım yeni bir yol, yeni bir hayal veriyor bana. Ve yine peşlerinden gidiyorum,umutla. Öğrendiğim en güzel şeyse; hayal kurmak çok güzeldir, yokuşta gitsen bile.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Hata

Ellerim bağlı,susmak care değil. Konussam kolum kırılır, kaderle bir oyun oynuyorum sanki.Kendimle çelişir, doğruyu ayırt edemez oldum.Kalbimse bu sefer mantığıma hakim oldu. Ya da her şey birbirine girdi. Gördüğüm rüyaların tersi cıksa keske, eskiye dönebılsek yenıden.Mutluluk yakınken, okyanusta kaybolmuş bir şişe içindeki mektuba dönüştü. Umutlarım, hayallerim hepsi yok oldu. Yerli bir oldu. Yarını düşünürken, bugunu unuttum. Tercihlerim kayboldu, ben kayboldum. Bir çıkış yolu arasam da, artık cok geç sanırım. Dilim mahkum, bedenim çaresiz. Kendimi değiştirmem gerek. Hatalardan ders almak gerek. Uzun ve yalnız bir yoldayım, sonu gözükmesede benim hala son kalan bir umudum daha var.

29 Nisan 2011 Cuma

Korkarsan Eğer

Seni yarı yolda bırakanlar aslında onlar değil, geçmişin, yaşadıkların. Kime güveneceğini düşünmenin sorumlusuysa sen değil, onlardır. Sırf geçmişte yaşadıklarımız yuzunden guven problemi çekeriz. Buna sebep olan kendimiz olmasak bile, onların hatalarını gelecekte, bambaşka insanlarda yaşar, hayatı öyle sürdürmeye çalışırız. Bir günse biri gelir hayatınıza, her şeyiniz neredeyse aynıdır. Her yere birlikte gidersiniz, aynı anda aynı şarkıları birbirinizden habersiz dinler, aynı anda aynı şeyleri hiç olmadık zamanlarda söylersiniz. Ortak hobilerle daha da cok bağlanırsınız ona. Tam her şey cok guzel gıderken aniden içinizi bir korku alır. Kaybetmek üzerine yazılmış şarkılar daha da arttırır bu korkuyu. Geçmişte yaşanan tüm yarı yolda bırakılma anıları tekrar hatırlanır, acaba yine aynı şeyler mi olacak dersiniz kendi kendinize. Hafızalarda kalmış pişmanlıklar ile yola devam etmeye çalışsanız da kafanızdaki sorulardan ve aptal kuruntularınızdan kurtulamadıkca, kaybetme korkusuyla bambaşka birini istemeden de olsa yine kaybedersiniz.

14 Nisan 2011 Perşembe

Ya Bitince Her Şey?

Kimi zaman geçmişteki dostlarımızı düşünürüz. Acaba onlarda hala bızı dusunuyor mu dıye. Bir rakı şişesindeki son demleri onlarla anıp,avunmaya çalışırız soru işaretleriyle. İleride tekrar bir araya gelir miyiz, hayat tekrar bızı bır araya getirir mi? Yoksa koyulan üç noktalara mı bırakarız zamanı? Yaşarken anlayamayız belki verilen değerleri, göremeyiz fedakarlıkları. Aşkı ile dostları arasında kalmaksa en zorudur hayatın asıl gerçeği ve son sınırı. Eğer o sınırdan başarılı bır sekılde gecersen ne mutlu sana, hem aşkını hem de dostlarını bır arada tutabilirsin. Ama eğer o sınırda gitgeller yaşıyorsan, işte asıl pişmanlıklar ayrılığın son aşamasında başlıyor demektır. Denge kuramadığın dengesizlikler arasında kaybolur gıdersın coğu zaman. Kendinle çelişir, sitemkar bir şekilde kararlarını gözden geçirirsin ama asla bilemezsin aşkın gelip giderken dostlarının bırer bırer zamana yenik düştüğünü. Onlar yenik düşerken belki sen mutluluğunu kutlarsın en mutlu günlerinmiş gibi düşünür, hayata meydan okursun. Peki ya ayrılınca? Ya bitince her şey?

7 Nisan 2011 Perşembe

Kader

Bazen yaptığımız secımlerın sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız. Bir çıkış yolu arasak da seçimlerimizin kaderine boyun eğeriz. Bekleriz uzun zaman, belki bir çıkış yolu buluruz diye ama o çıkış yolunu beklerken coğu şeyi kaybederiz aslında. Umut ışığını görmek isterken, bir geminin suya batışı gibi yavaş yavaş yitirilir bütün hayaller. "Bir insan seviyorsa, sonuna kadar beklemelidir'' diyenler bilmezler zamanın ne kadar da hızlı ve acı vererek gectığını. Bilmezler aşkın tek taraflı duygularını ve yalnızlıklarını. Aslında onu beklerken, sen çoktan kabullenmişsindir kaderini. Zamanı geri almak ıstediğindeyse sanki hiç görmek istemediğin bir rüyadaymış gibi hissedersin kendini. Ya da hiç yazmak istemediğin bir hikayenin yanlış kahramanıymışsın gibi rol yaparsın, kimseler bilmesin diye. Kadere inanmasanda,karşı cıksanda kadere yenik düşer ruhun, söyleyemediklerine yanarsın tek başına.

22 Şubat 2011 Salı

Yanlış İnsanların Yalnız Adamı

Karanlık bir odada yatağında sessizce yatıyordu. Üzerini sıkıca örtmesine rağmen, o hala çok üşüyordu. Gecenin karanlığını aydınlatan şimşekler ve gecenin sessizliğini bozan yağmurun camlardaki kasvetli sesi onu daha da çok korkutuyordu. Korkularını yenmeyi öğrenemeyen adam çareyi başını yastığının altına saklamakta bulsa da, camlarda oluşan çirkin siluetlerin çığlıklarıymış gibi duyuyordu o derinden gelen sesleri. Terkedilmiş ruhların, yalnızlıklarını teker teker anlatırcasına haykırıyordu adeta gökyüzü. Tek başına olmasıydı belkide onu bu kadar korkutan ve acı veren. Hastalığını unutturup, yalnızlığına kahreden. Çünkü kalabalık ve şevk dolu geçen hayatının son dönemlerinde cok yalnız kalmıştı. Bugün varolup, yarın olmayan insanlar arasında gecen ömründe ilk defa kendini bukadar çaresiz hissediyordu. Ölüme giderken yalnızdı, hem de çok yalnız. Dostları, akrabaları, arkadaşları hiçkimsesi yoktu yanında. Yanlış insanların, yalnız adamıydı artık o.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Ağırdan Satarken..

Bazen yazıp yazıp sileriz. İçimize atarız, söylemek ıstedıklerımizi, duygularımızı. Farklı farklı hayatlar kurarız en derinlerimizde. Belki de gecenin bir vaktinde kalkar ve o içimize attıklarımızı düşünürüz. Kendimizi en güzel şekilde kandırırız. '' İyiki konuşmadım onunla '' , '' Bu sefer ilk o yazsın.'' , '' O yazmadan asla '' gibi cümleler kurarız. Ağırdan satma işlemi başarısız olunca da keşkelere ve pişmanlıklara sığınırız. Oysa karşı tarafın ne düşündüğünü, ne istediğini asla öğrenemeyiz. Gurur mu aşk mı paranoyası içinde, kaçıp kovalananları oynamaya çalışırız. Oysa kaçarken arkamıza bakmayı hep unuturuz. Ya kovalamazsa; hesabını hiç düşünmeyiz. Önümüze bakarken cebimizden düşenleri farkedemeyecek kadar aptal oluruz.
Pişmanlıklarımızdan dersler cıkaracağımıza, hep sınıfta kalıp aynı dersi almaya devam ederiz.

4 Şubat 2011 Cuma

Kıskançlık ile Ayrılığın Denklemi.

Kim daha kıskanç? Erkekler mi? Yoksa kadınlar mı?Kıskançlık cinsiyete göre değil, karaktere göre endekslidir aslında. Birisi tarafından kıskanılmak her insanın hosuna gıder. Tabii bunun dozu fazla kacarsa, iş farklı durumlara sebep olabilir.Ayrılıklar getirebilir bazen, ufak tefek bir olay büyür, büyütülür. Aslında hiç söylemek istenmeyen ama o sinirle ağızlardan çıkan kırıcı kelimeler, yorar karsımızdakileri .Ağır gelen o kelimelerin altında eziliverirler hiç ummadıkları anlarda. Pişman olup, kırılan kalpleri onarmak istediğimizde ise, hep ertesi günü bekleriz. Sıcağı sıcağına üzerlerine gitmememiz için olayı bilen dostlarımızdan tavsıyeler alırız. Peki o bir günde, görüşülmeyen o günde, o ne yapar? Tek başına, belki evin bir köşesinde, belki de bir deniz kıyısında. Düşünür insan,neden dıye. Geçmişi getirir aklına ,hayaller, anılar, fotoğraflar tüm olup bitenler.. Dozunu ayarlayamadığımız küçük bir kıskançlık bir anda kocaman bir sorun halini alır. Mutsuzluğun sessiz çığlıklarını ise kulaklarımızda değil, kalbimizde hissettirir bizlere. Kırılan bir kalp, karışık bir akıl, loş bir ışıkla, alkolün damarlarında dolaşmasıyla avunmaya çalışır iste o bir günde. Ve sen ondan uzakta, elin telefonda ama aklında pişmanlıklarınla arayamazsın onu. Bir günün ardından ise,ona gidersin affedilmek umuduyla. Belki seni affeder ama asla unutmaz,unutamaz bir şeyi. Ya bunun tekrarı olursa? Ya yeninden aynı acıları çekersek?Bu sorular artık onun aklının bir köşesinde olacaktır hep. İşte kıskançlığın ağır basıp, ayrılık ile kurduğu denklem de böyle bir şeydir.

16 Ocak 2011 Pazar

16.01.2011

Kucukluğumden beri her doğum günüm ya sömestr tatiline ya da sınavların en yoğun olduğu döneme denk gelir.Bu yüzden cok nadirdir kutladığım doğum gunlerı.Haftasonunu yalnız geçirdim.Malum final haftası ders çalışmaya çalıştım!İnsanın doğum gununde ders çalışması gercekten cok sinir bozucu bir durum..Dün geceden beri bir sürü kutlama mesajı ve telefonlar geldi.Hepınıze tekrardan cok teşekkür ederim.Çok değil yaklaşık 2 saat once işletme çalışırken upuzun bir mesaj geldi telefonuma.Mesaj özhan'dandı.Tanıştığımız ilk günden bugune kadar ki olan herseyı özetlemiş adam.Şu ana kadar aldığım en guzel mesajdı belki de.Sonra bi anda kapı caldı.Karanlığı mumları yakılmış güzel bir çikolatalı pasta ve özhan'ın o beyaz yüzü aydınlatıyordu.Tabı ben şok oldum,mutlu da oldum =)İşte bir doğum gunumde böyle geçti.Ev arkadasımla,dostumla,kardeşimle..Yeni bir yaş umarım cok güzel günler getirir.Arkama dönüp baktığımda iyi kötü bir sürü anı,hayatıma girip çıkan,girip de çıkmayan nice nice insanlar oldu.En zor anlarda en sıkıştığım ya da hiç beklemediğim anlarda öyle güzel dostluklar edinmişim ki,karamsarlığa kapıldığım her anımda bunu düşünmek bana hep huzur verdi ve vermeye de devam ediyor.İyiki varsınız,umarım hep mutlu olursunuz ve hayatımdan asla çıkmassanız..

12 Ocak 2011 Çarşamba

Oyun

Sadece bir gece varsın sen.Herşey cok guzel giderken,güneşin doğmasıyla yok olursun bir anda.Diğer geceyi beklerım,belki tekrar gelirsin diye ama yine yoksun.Aslında düşüncelerimi okumana yorarım ben bu olayı.Düşündüklerim,düşündüklerin olunca herşey bir anda karışıveriyor ister istemez.Günler geçer ve hiç ummadığım bir anda yine karşımda belirirsin.Sanki araya hiçbir şey girmemiş gıbı,kaldığımız yerden devam ederız ıkımızın dengesiz hayatına.Dengesizlikler terazisinde ağır basmayanları oynarız hep.Hayallerinde kaybolduğun anlarda ise,bir şehir kurarsın kendine.Bazen o şehrin sahibi,bazen de o şehrin en ağır hizmetkarı olursun.Yine de itiraz etmezsin,haykırmassın Tanrı'ya.Sadece hayallerinde,farklı insanları oynarsın.Tıpkı o geldiğin gecelerde oynadığın gibi.