Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Kasım 2010 Pazar

Kaybeden Kim Olur?

Hatalar olgunlaştırır ınsanları.Ama o hataları sureklı tekrar etmek,karsımızdakını kırmak senı olgunlaştırmaz aksıne daha da küçültür.Bazen aslında hiç istemediğimiz şeylerı karsımızdakı ınsana düşünmeden söyleyeriz.Kendı duşen ağlamaz modunda hernekadar pişman olsak da umursamıyormuş gıbı davranırız çoğu zaman.Peki kaybeden kim olur?Umarsamıyormuş gıbı davranıp da aslında onu deli gibi seven mı yoksa o sözlerin altında gururu kırılan ve yaşanılanları düşünüp kendını kahreden mı?Kaybeden aslında aşktır,sevgidir.Bız sadece kendımızı dusunuruz.Kendı bencilliğimizde kaybolur geri kalan herşeyi hiçe sayarız.İnsan bazı lafları ederken o laflarının sonuçlarının nereye gıdeceğini hesaba katmalıdır.En azından tahmın edebılmelıdır.Boşyere kırılan kalplerın,geçmişte yaşanılanların ve birlikte kurulan hayallerin değersiz olmadığını unutmamalıdır.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Gece

Bir geceyle insanın hayatındaki her şey bır anda değişebiliyormuş.Ben belkı de bunu daha yenı öğrendım.Bazen o gece yaptığımız anlık bır şey,geceyi mükemmel kılarken,yaptığımız basit bir hata,hayatlarımızı derınden etkılıyebılıyormuş.Geçmişte yapılan hatalardan ders almak gerek.Sonra karanlık bır odada tek basına otururken bır seyler karalayıp,içindekileri farklı yollardan anlatmaya çalısırsın ya da sadece kendını kandırıp hıcbır şey soyleyemezsın.

3 Ekim 2010 Pazar

Yine,yeniden..

Vay be buraya bir şeyler yazmayalı ne kadar da uzun zaman olmuş..Bu gece,uzun bır aradan sonra yıne yazmaya karar verdım.Son yazdığımdan beri hayatımda bir çok şey değişti.İlk olarak kardesım dedığım Özhan ile Balçova'da eve çıktık.Ardından hazırlığı bıtırip,bölüme geçtiğimizi öğrendik.Her şey cok guzel ilerliyordu,mutluydum.Sonra bazı istemediğimiz olaylar ard arda meydana geldi.Bunlar ne acaba dıye düşünmeye gerek yok.Unuttuk artık ya da unutmaya çalışıyoruz.Geçmişi bırakıp,geleceği düşünmek zorundayız çünkü.Değer vermek,almak okadar güzel bir şeydir ki,sıze gercekten değer verenlerı asla hayal kırıklığına uğratmayın.Her şey unutulur ama hayal kırıklıkları derinlerde kalır.Sız hernekadar unutmak ıstesenız de,unutamazsınız çoğu zaman.Şuan yalnızım evde,kafamı dınlıyorum.(aman özhan duymasın)Şaka bır yana yalnız kalmak gerçekten huzur verıyor ınsana.Sanırım bugunluk yeter,daha fazla konuşup kafaları şişirmiyeyim.Bu arada yalnızlık huzur verır ama dostunla iki muabbet etmek sana huzurdan cok mutluluk verır.Bu yuzden özhan gel artık evıne,yolunu gözler oldum burda!! =))

7 Haziran 2010 Pazartesi

İnanmak.

Küçük değişimler bazen seni mutlu eder.En olmadık zamanda tam da umutlar yavaş yavaş
tükenmek üzereyken bir dostun çıkar karşına ve ''her şey güzel olacak, sıkma
canını'' der sana. Gece yatağına girdiğinde hertaraf sessizliğe
bürününce, düşünürsün sen, acaba gerçekten her şey güzel olacak mı
dıye. Uyursun aniden, gördüğün rüyaların etkisiyle de uyanırsın sıcacık yatağından ve
''evet aslında her sey güzel olabilr'' dersin kendi kendine. İşte hayatındaki ilk değişiklik de bu olmalı. İnanmak..İnancını asla yitirme ve unutma bir gün her
şey gerçekten güzel olacak..

2 Haziran 2010 Çarşamba

Hayat ol(mak)!

Susmak en doğrusudur bazen,zaman nasıl olsa unutturur her şeyi.Hissedilenlerse sineye çekilir,acı çekerek, yavaş yavaş..Bazen küçük bir çocuğun temiz bir kalbine ihtiyaç duyarız,her şeye yeniden,en başından başlayabilmek için..Hayatın anlamını bir insanda bulmak acaba ne kadar doğrudur?Hiçbir kimsenin,hayatın anlamı olamayacağını bilmek,üzüntü mü verir yoksa küçük bir tebessüme mi sebep olur?.Aslında hayat kimse olamaz.Ama o hayatı renklendiren bazı insanlar vardır..Arkadaş,dost,sevgili hiç farketmez..Sen her yere düştüğünde,o ınsanlardan biri elini sana uzatır ve yerden kaldır.O insanlar,seninle her şeyini paylaşır hem de karşılık beklemeden.Onlarla gülersin,onlarla ağlarsın.Bazen de sen ağlarken,bir anda onlar güldürür seni.İki farklı duyguyu aynı anda yaşatırlar sana.Hani hava güneşliyken aniden hafif bir yağmur düşer ya gökyüzünden,sonra bir anda kaybolur ve sende multu olursun.İşte bu da öyle bir şey aslında.Ikı farklı havayı birlikte yaşarsın.Sen en iyisi gökkusağının renklerıne,yanı hayatındakı renklere önem ver.Hayat o renklerden oluşur ve bu yuzden kımse hayat olamaz.Çünkü hayatın ta kendisi aslında sensindir..

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Serkan Ergezer

Bu yazıyı gercekten içimden geldiği için yazıyorum.Bir adam düşünün her şeye olumlu bakan,daima cevresındekı ınsanların iyiliklerini dusunen ve asla pes etmeyen..Bir adam düşünün,kendi zor zamanlarında bıle dostlarına tavsıyeler veren,sıkılmadan onların dertlerini dinleyen,yol gösteren...Kısacası adam gibi adamdır Serkan Ergezer.Belki bırlıkte cok zamanımız olmadı ama hayatımda tanıdığım en pozitif insandır kendısı.Evet cok zaman gecıremedık fakat onunla olduğum her anda yeni bir şeyler öğrendım ondan.Düşünceleriyle,içtenliğiyle ve bana gösterdiği samimiyetiyle hayatımda önemli yer edindi.İkimizde mutluluğu kovalayıp durduk aylardır.Sanırım o aradığı seyı şu gunlerde buldu.Gercekten onun adına cok sevındım ve emınım pişmanlık duymayacaktır.Herzaman iyiki olmuş diyeceğine tüm kalbimle inanıyorum.Umarım onun bu ilişkisi, güzel günlerin en güzel habercisi olur.İyiki hayatımdasın kardesım benım..

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Sayfa 1,2...

Gece, şiddetini kesmeyen yağmurun sesi, güneşin doğuşuyla birlikte yerini kuşların neşeli cıvıltılarına bırakmıştı. Gökkuşağının o güzel görüntüsü, ağaçların yapraklarında ki yağmur damlalarıyla tam bir uyum içerisindeydi. Baharın getirdiği umut ve doğayı mutlu eden güneş ışıkları, bembeyaz duvarları olan küçük ama huzur dolu bir odanın penceresinden içeriye girmekteydi.
Odada tek başına bir masaya oturmuş,önundeki kağıda durmadan bir seyler karalayan bir adam vardı.Acaba kime yazıyordu,soluk bile almadan o yazdıklarını?Aklınıza ilk olarak ailesine ya da sevıgılısıne yazabileceği gelse de,aslında o kendıne yazıyordu o yazdıklarını..Son yıllarda hayatı öyle kötü geçiyordu ki artık isyan etmeye başlamıstı ve söyleyemedıklerını kağıtlara döker olmustu.Kağıtlar her geçen gün artsa da,onun içinde var olup bitenler kadar ağır değildi.Canını acıtan bu duyguları kağıtlara dökmek onu bir nebze olsun rahatlatıyordu.Umudunu yitirmemişti fakat umutsuzluğun denizine de cok yakşlaşmıştı bu son zamanlarda.Dınledığı aşk sarkılarına farklı bedenler ekleyip,hayaller kurmak...Belki de mutluluğun sadece o şarkılarda olduğunu düşünmek.Ruhunu teslim alan bu duygulardan kurtulmak ıstıyordu ama bu onun için hiç kolay değildi.Çunku uzun zamandır hissetmediği bir duyguyu,kendı bedenınde bambaşka birine karşı hissetmeye başlamıstı.Sanırım bunun adı da aşktı...

11 Mayıs 2010 Salı

Kaybolmak

Her şeyi denedim ama olmadı,olmuyor..Pes etmek bana yakışmasın
ama sanırım başka bir çare yok.Mutlu olmak,sensiz olmak derken
arasında bir anda kaybolmak.İşte öyle bir kayboluyorum ki ben, benliğimden eser kalmıyor,dengesizleşiveriyorum hiç olmadık zamanlarda.Aslında öyle birileri yok hayatımda ama bazen ihtimaller çıkıveriyor karşıma.Bir şeyler hissetmek istiyorum fakat emin olamıyorum ne onlardan ne de hislerimden.Adları ihtimallerden öteye gitmıyor.Bense kendi dengesizliğimde dans ediyorum tek başıma,müziğin sonunu bile dusunmeden.Bir tek ben değilim bunları yaşayan,vardır bana benzeyen birkaç insan.Sadece dile getirmek zordur hissedilenleri.Bu yüzden kendılerine bile itiraf etmekten kaçınır onlar.Keşke herkes mutlu olsa,nedendir tüm bu zorluklar?

18 Nisan 2010 Pazar

Aşkın Işığı.

Aşkın ışığında kaybolmak...Kendinize göre tam istediğiniz birini bulmak çok zor olsa da,bazen hiç ummadığınız bır anda ummadığınız bır yerde öyle birileri karşınıza çıkabilir,tabi azıcık da olsa şansınız varsa.Buna ister şans deyın,ister kader.İşin sonunu getirip mutlu olabilmek,artık size kalır.Kafanızdaki soru işaretlerini gidermenin en iyi yolu ona karşı herzaman açık olmaktır.Bu açıklığı sağlamak ya da bunu sağlamak için uygun ortamı,zamanı bulmak güç olsa da,denemekten asla korkmayın.Eğer korkarsanız ve güveninizi kaybederseniz,bu da istenmeyen durumlarda kalmanıza sebep olabilir.Genelde erkekler ilk adımı kızlardan bekler,kızlarsa erkeklerden.Kızın ışık vermesını beklerken,zaman cabucak gecebılır coğu zaman ama o ışık bazen cok geç verilir bazense hiç verilmez.Umudu kaybetmemek lazım.Doğru zamanda doğru yerde olmalı her şey.Pişmanlıkların ve keşkelerin yaşanmaması için.Rededilme ve ''acaba onu tamamen kaybeder miyim?'' korkuları vardır her iki tarafta da.Çoğumuz bunları kendımıze bile zor ıtıraf ederken,dışarıya karşı dürüst olmak elbette bıraz güçtür.Eğer gercekten sevgi varsa,bir şekilde siz istemeseniz de meydana çıkar tüm olup bitenler.Ama önemlı olan ışığın rengidir.Kızların yeşil ışığı yakmaları bence zor olmalıdır.Kırmızı herkese yanar.Önemlı olan erkeğin farkı yaratabılmesıdır.Bu farklar sayesınde mutluluk olur.Ama iş yeşil ısığı yaktırabilmektir.Yeşil ışığı herkese yakan basit kızları bir tarafa bırakmak gerek.O ışık bu kadar kolay yanmamalıdır.Erkeğin farkı yaratıp yeşil ışığı yaktırması belli bir süre almalıdır.Çaba sarfedilmeli,emek harcanmalı ve değer verilmelidir.Çabuk yanan ışık kımselere tat vermez.Bu yüzden sabretmek gerek,mutlu olmak,huzurlu olabilmek için...

15 Nisan 2010 Perşembe

Soru İşaretleri Olmasa Ayıp Olur mu?

Arkadaşlarımız,dostlarımız ne kadar da çabuk değişiveriyor.Sanki onları hiç tanımamışız gibi...Hiç ummadımız anlarda,hayatımıza onlarca insan giriyor.Tabi hayatımızdan çıkan insanlarınsa haddi hesabı yok.''Gerçek dostluk nerede?'' dıye soruyor insan kendı kendıne.Çevremizdeki insanları doğru seçmemiz gerekir.Bazı yanlış insanlar,sizleri geri dönüşü olmayan yanlış şeylere sürükleyebilir.Siz pişman olsanız da artık iş işte geçer ve kontroldan çıkabılır çoğu şey.Sonunda da mutsuzluk,soru işaretleri ve yalnızlık elinizde kalanları oluşturur.Evet işte budur abi dıyebilmek zordur fakat umudu asla yitirmemek gerekir.Bir yerlerde bazı şeyler daima doğrudur.Mesele onları bulmak!Son bırkac yıldır''hayattaki beklentin nedir?'' dıye soranlara,sadece mutlu olmak dıyorum.Mutlu olmak...Nasıl?Ne zaman? Nerede?.Ne kadar çok soru işaretleri var değil mi?Bu soru işaretleri arttıkça sorunlar büyüyor,engel olamıyor insan.Acaba soru işaretleri olmasa daha mı çok mutlu olurduk,çok merak ediyorum.

11 Nisan 2010 Pazar

Sustuklarım Büyür İçimde

Gripin'in harika bir şarkısının,Sustukların büyür içinden,adını bıraz değiştirmek istedim bu gece.Bazen içime atarım dusunduğum,söylemek isteyip de söyleyemediklerimi.Bu herkes de olan normal bir şeydir aslında fakat içimizdekiler bazen acı verir bizlere.Ama onlara katlanmak zorundayızdır çoğu zaman.Düzen bozulmasın,her şey olduğu gıbı yolunda devam etsın dıye.Bu durumda olmak gerçekten berbat bir duygu.Arada sırada aklına gelse de içini dökmek herkese,her şeye karşı ama sonradan vazgeçersin sırf onlar mutlu olsun dıye.Bırının bir başkası hakkında yalanını yakalarsın ama diğerine bunu söyleyemessin.Alakasız bir kişiden bi arkadaşınla ilgili bir şey öğrenirsin fakat öğrendiğin şeyi asla arkadaşına soramazsın.Ya da bir insana aşık olursun sırf ilk tecrübenden dolayı bunu ona itiraf edemessin.Hep içine atar durursun,zararını onlar değil sen görürsün herzaman.Keşke içimizdekileri olacak olanlara rağmen birbirlerimize söyleyebilsek.Belki de mutluluk burada,içimizdekileri herkese,her şeye rağmen itiraf edebilmekte.''Mutluluk nerede Anıl?'' diyen arkadaşlara gelsin bu yazım.

27 Ocak 2010 Çarşamba

Mutluluk,Dostluk...

Okulun başlarında,herkes farklı arayışlar içerisindeydi.Kimileri yeni arkadaşlıklar kimileri yeni dostluklar kimileriyse yeni aşklar...Peki bu arayışların sonucu ne oldu?Sonucunda mutlu mu olundu yoksa hüsrana mı uğrandı?Soru işaretleri arttıkça kafalar daha da karışıyor değil mi?Eğer sağlam arkadaşlar edindiyseniz,onların mutluluklarıyla mutlu olabılırsiniz.Verilen kararlar,yapılan güzel doğrular ve aptal yanlışlardır hayatımıza yön veren.En yakın arkadaşlarınızınsa kendınce yaptığı doğruları vardır.Siz ona saygı duymak zorundasınızdır,isteseniz de istemesenizde.Onun iyiliğini düşünürsünüz hep.O da sizinkini düşünür elbette.Zaten gerçek dostluk da budur.Benım gerçek dostlarım var ve onların mutlu olmalarıyla mutlu olabiliyorum.Umarım bu mutlulukları hiç bozulmaz,hep beraber mutlu oluruz.Mutluluğu düşünürken bunlar geldi aklıma.Sanırım mutluluğun ta kendisi dostluktur.Ya sizce ne? :)

24 Ocak 2010 Pazar

Hazır Mantıya Gel

Dun aksam saatlerınde telefonuma gelen bir mesaj heyecanlandırdı beni.Mesajın içeriği aksama plan yapmamam gerektiği hakkındaydı.Birkaç saat sonra detaylı bilgilendirme sevgili Onur ÜNVER arkadaşımdan geldi.Bu akşam Çağrı'larda ev yemeği yiyecekmişiz!Saat 20:00 civarı Çağrı'ların apartmanına giriş yaptım.Karşımda soğuk havanın verdiği titremeyle Onur duruyordu.Kısa bir hasret gidermenin ardından eve girdik.Acaba ne yemek var diye düşünürken bir de baktım ki hazır mantı ve hazır domates corbası...Güzel ev yemekleri cidden!!:)) Şaka bir yana her şey cok güzel görünüyordu.Ocağın başında da tabiki,yeteneklı insan Alican Aytekin vardı.Sofraya oturduğumuzda dikkatimi çeken yemekler değil,salataydı.Alican bizzat kendisi yapmıştı en doğalından en hakıkısınden mis gibi gorunen very delicious olan salatayı:) Çorbalarımızı içtikten sonra buz gibi olmuş mantımızı yemeğe başladık.Sosunu da iyi hazırlamıştı gercekten.Güzel bir yemeğin ardından topluca özlem giderdik.Sonra Çağrı ile Hüseyin'in o güzel video çekimlerini seyrettık.Gece de öyle gecti.Bi ara Burger King'e gidip biraz action yasadık o buz gibi havada ama sonuna kadar değdi:)Sabaha kadar Alican'la yaptığmız sohbet ise paha biçilemez cinstendi.Güzel bir geceydi.Sanırım yatma vaktim geldi ve de geçiyor.Çünkü yarın 2.dönem başlıyor,haydi hayırlısı.

21 Ocak 2010 Perşembe

Uyuşuk Tatilin Uyuşuk İnsanı

İki hafta tatil dediler,iyi dedik hoş dedik geldik Aliağa'ya.Ee sonra?Sonrası boş valla.Hiçbir arkadaşımın burda olmaması,beni bütün gün evin içinde uyuşuk ve de tembel bir şekilde oturmaya itti desem yeridir..Günlerim ev süpürmekle,yemek hazırlamakla ve bulaşık makinesi boşaltıp yerleştirmekle geçti.Herkes okullarından daha yeni yeni evlerine dönmeye başlarken,bızım sevgılı okulumuz pazartesi günü 2.dönemin temellerini atıyor..Bomboş geçen bir tatilin ardından insanın okulunu özlemesi artık bana normal geliyor.Yarın Hatay'a dönüyorum.Haftasonunda da cıkıp biraz dolaşsam,belki bir de sinema yapsam hiç fena olmaz aslında.Avatar'a hala gidemedim.Gidenler cok memnun ve keyif almışlar.Bilim kurguyla pek aram olmaz ama bir de ben gidiyim bir göreyım nasılmış :)

20 Ocak 2010 Çarşamba

Aliağa Petkim'den Büyük Zafer !

Saat 11 civarı uyandığımda aptal rüyalarımın hala etkisindeydim.Ilık bir duş aldıktan sonra Özhan'ı beklemeye başladım.Adam yıllardır izmir'de oturmasına rağmen,Çiğli'den sonrasını hiç görmemiş.Bayraklı üst geçidi dün gece belki 10 kere anlatmışımdır.Sonunda bulmuş ve Aliağa arabalarına binmiş.Yol boyunca bana gördüğü bütün fabrika,mağaza,benzınlık gıbı yerlerın ısımlerını mesaj olarak attı.Nası bir amacı olduğunu hala anlamış değilim.Neyse sonunda geldi ve Aliağa Petkim-Pınar Karşıyaka basketbol müsabakasına doğru yola cıktık.Amacımız otostop çekip 2.5'tl dolmuş parasından kurtarmak ve action yaratmaktı.Gerçi 5 dk'lık bir yolun nesi action ama çekmeye başladık işte.Hava soğukluğu hevesimizin içine etti ve gelen ilk dolmuşa bindik.Maça geldiğimizde 300 kadar Karşıyaka'lı taraftarda takımlarını desteklemeye gelmişti.Küçük çapta çiçek merasiminin ardından maç başladı.Heyecanlı giden mücadelenin galibi son sanıyelerde bellı oldu ve Aliağa 78-72 maçtan galip ayrıldı.Maç boyunca karşılıklı tezahüratların centilmence olması ve İzmir'in takımlarının İzmir adına güzel şeyler yapması maalesef maç sonuna yansımadı.Aliağa'lı taraftarlardan bırkac kendını bılmez,Göztepe atkısı açıp ksk'lı taraftarları tahrik edince,ksk'lı taraftarlarında yenilginin verdiği hırs ile ufak çapta bir kargaşa yasandı.Ama Ksk'lı taraftarların salonun koltuklarını kırıp sahaya atması gercekten ayıptı.Yakışmadı,hem de hiç yakışmadı.Güzel bir maçtı,özhan da ilk defa bir basketbol maçını yerınde izlemış oldu.Keyif aldık anlıyacağınız.Şimdi bizim evdeyiz oturuoz öyle bırazdan,eve gelmeden önce aldığımız abur cuburlara yüklencez,haydi geçmiş olsun =)

19 Ocak 2010 Salı

Bir Blog Böyle Doğar

Bu son günlerde hayatım çok monoton olmaya başlamıştı.Biraz değişiklik yapmam gerektiğini düşünüp yaklaşık 8 aydır uzattığım saçlarımı 2 hafta kadar önce kestirdim.Çevremdeki insanların hemen hemen hepsi saçlarımın yeni halini beğendi.Beğenilmek güzel bir duygu hakkaten.İnsan mutlu oluyor.Bir hafta bu heyecanla geçti gitti.Üç gün önce doğum günümdü.Hatırlanmak da beğenilmek kadar güzel bir duygu.Tabi hatırlamasını beklediğin insanların hatırlamaması ya da o insanların bir kısmının sadece ''doğum gunun kutlu olsun Anıl,nice yaşlara..'' diye facebook sayfamdaki duvarıma yazması benı okadar da mutlu etmedi açıkçası.Yani daha özel şeyler yazmasını beklediğim,geçmişte okadar güzel anılar paylaştığım insanların kısa bir doğum gunu mesajı yazması açıkçası beni üzdü.''Hiç yazmasalar daha iyiydi'' diyesi geliyor insanın.Ama benım için özel şeyler yazan insanlara da gercekten cok teşekkur ederım cok mutlu ettiler beni.Hayatımda bir sürü insan var ama bana kimin ne kadar değer verdiğini böyle günlerde daha iyi anlıyorum.Sekiz gündür Aliağa'ya takılıp kaldım.Bütün gün internetteyim ve gerçekten çok sıkılıyorum.Bugun Tuna diye bir arkadaşımla konuşurken,bana bir blog açmamı önerdi.Her şeyini orada paylaşıp hem de içimi rahatlatabileceğimden bahsetti.Kafama da yattı hani.Bende durmadım bir şeyler karaladım işte.Böylece ilk yazımı da yazdım.Umarım yazılarımdan keyif alırsınız,şimdilik benden bu kadar :)